8 Mart 2015 Pazar

Bahar Dalı

Kuru bir yaprak, rüzgarın şiddetine karşı koyamadan taklalar atarak savruluyor kaldırım da... Kurumuş  olmasına bakılırsa Mart ayında henüz tazelenmiş dallardan kopmuş olamaz. Tek başına, kışın soğuk karına, toprağın ıslaklığına karşı koymuş belli, eriyip gitmemek, yokolmamak için. 

Rüzgar acımasız! Mart ayının taze bahar dallarına gelinliklerini yaşatmamaya kararlı. O güzelim pembe beyaz çiçekler dallarında daha açamadan dökülüvermişler. Güneşli, sakin bir bahar havasına doğmayı hayal ederken, hayata başlamadan veda etmek zorunda kalmışlar. 

Orada ufak bir çam ağacı yan yatmış, tam da baharla heveslenip, toprağın sıcağına kökleriyle daha sağlam tutunmaya çalışırken... Şimdi onu kesecekler, oysa büyüyüp ihtişamlı bir ağaç olmayı hakederken. 

Bir hain rüzgar, sinsice, kıskançlığından kudurmuş, gözü dönmüş biçimde baharı sabote etmek için uğraşmış dün gece. İçimi üşütüyor, hem yaptıkları hem de çıplak yüzümü yakarak karşıdan sertçe esişi. Beni alıp savuracak kadar sert esmediği için karşısında ben güçlüyüm. Ayaklarımı yere sağlam basarak, yüzümü soğuğuyla yakmasına engel olacak şekilde siper ederek, ellerimi ceplerimde hapsederek de olsa kafa tutarak yürüyebiliyorum. Bahar dallarında olması gereken çiçekleri yerlerde gördüğüme üzülüyorum. Ağaçların devrilip kesilecek olmasına da... Ben uykumdayken bu zararları vermiş rüzgar. Ama uyanık olsam ne işe yarardı ki? Gücüm her çiçeği dalında tutmaya, her ağacın kökünü sabitlemeye yeter miydi? 

Küçük bir kız çocuğu, annesiyle beraber kaldırıma çiçek sepetlerini yerleştiriyor. Birbirinden güzel renklerde nefis kokulu çiçekler. Bugün "8 Mart Dünya Emekçi kadınlar günü". Kadınını çiçekle mutlu etmek isteyenler için birkaç demet çiçek satacaklar. 

Çiçek dalında güzeldir, ama bunlar belli ki seralarda satılmak için yetiştirilmiş olanlar. Çiçek dediğinin seçme şansı yok zaten. Küçük kızın burnu, kulakları pembeden kırmızıya dönmüş, elleri örgü ceketinin kısalmış kollarının açıkta bıraktığı bileklerine kadar kızarmış. Anneciği çiçekleri rüzgardan savrulmasın diye birbirine bağlamakla meşgul. Bu arada içi boş bir sepet hafifçe sürüklenmeye başlayınca, ufak kız koşup hemen onu yerine sabitliyor. Gözleri annesine çevrilmiş takdir bekliyor belki ama kadıncağızın kızıyla ilgilenmediği aşikar. 

Kimbilir kaç çocuklu bir ailede, kız çocuğu olarak doğmanın ezikliğiyle, hırpalanarak ve çalıştırılarak büyüdü bu kadın. Kendisi kücücük bir çocukken belki de birkaç kardeşini büyütmesi görevi verildi ona. Seçme şansı oldu mu acaba evlendirilirken, şimdi bu kaldırımda olmayan kocasıyla. Bu küçük kız çocuğuna hamile kalmayı istiyor muydu? Doğduğunda dayak yedi belki de 'bir erkek çocuğu doğuramadığı için'. Yaşama gelirken ailesini ve kaderini belirleyemediği gibi yaşarken de elinden birşey gelmemişti. Güzel bir kadın, başındaki kirli tülbent örtüye, üzerinde karmaşık renkli kıyafetlere rağmen, yüzündeki çizgilere, dudağındaki yaraya ve çürük dişlerine rağmen. Ama tüm kadınlar güzel değil midir? Fırsat eşitliği olsa, biraz temizlenip, kendine bakım yapmayı becerebilse, her kadın kadar güzel bu kadın da.

Bir emekçi kadın, diğer kadınlara çiçek alınsın diye işbaşında bugün. Acımasız rüzgarın savurduğu bir bahar dalı çiçeği, kökleri yere sağlam basamadan yıkılmış bir ağaç, kurumaya başlamış ama çürümemek için direnen bir yaprak... Birkaç çiçek satıp akşama bir çorba içirecek kızına. Kaderine yön veremeyecek, rüzgara göğüs germeye gücü yok, kızı da farklı bir hayat sürmeyecek...

Birkaç adım uzaklaşmışken yanlarına geri dönüp bir çiçek almak istediğimi söylüyorum. Bana en güzel çiçekleri seçmesini istiyorum. İki demet pembe karanfil uzatıyor. Harika çiçekler! Ödemesini yaptıktan sonra, emekçi kadına çiçekleri geri uzatıp, 'kadınlar günün kutlu olsun' diyerek kadına veriyorum çiçekleri. Şaşkınlıkla yüzüme bakıyor. Daha önce hiç kutlayanı olmamış belli ki! 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder